|
 |
|
KaTeGoRiLeR..... |
|
|
|
|
|
 |
|
bilmeceler |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
bilmeceler.:
Ad (İsim)
|
Bir küpe, bitmez küpe; bin sene kalsa çürümez küpe
|
Gökten indi apıştı, cümle aleme yapıştı.
|
Sende var bende var, ağaçtaki dalda var.
|
|
Ağaç
|
Ağzı var, dili yok; canı var, kanı yok.
|
Yazın giyinir, kışın soyunur, meyvesini el alır, yaprağını yel alır.
|
Bir direkli, bin kiremitli.
|
|
Ağız
|
Bir küçücük odacık, içi dolu yongacık.
|
Bir odam var, içinde otuz iki sandalye, bir halım var.
|
Bir kutum var açılır, inci mercan saçılır.
|
|
Akıl (Fikir)
|
Et et içinde, et fit içinde, dünya dümeni onun içinde.
|
Buradan attım iğneyi , dolaştı geldi dünyayı.
|
Alemi döndürür felekten, dünyayı geçirir elekten; her başta bulunmaz bu yüksek dilekten.
|
|
Aksiseda (Yankı)
|
Bir dağdan bir dağa elma attım; hem attım, hem tuttum.
|
Bağırırken dinler, susarken söyler.
|
Bağırırsam dinler, susarsam inler.
|
|
Altın
|
Yer altında küflü dede.
|
Alçacık tepe, zincirli küpe.
|
Sarı sarı saldıran, kızları da kandıran.
|
|
Ampul
|
Bir sihirli fenerim, kibritsiz de yanarım.
|
İçi kırmızı dışı beyaz.
|
Babam kandil dedem çıra, işin yoksa beni ara.
|
|
Anahtar
|
Dağda tuttum davarı, tez yollayın zağarı.
|
|
Anbar
|
Dedem deve, girmez eve; vur zinciri girsin eve.
|
Dağdan attım tan gibi, oturdu sultan gibi.
|
|
Anne
|
Özü tatlı, sözü tatlı, candan daha kıymetli.
|
|
At Arabası
|
Dağdan gelir dak gibi, kolları budak gibi, eğilir su içer, bağırır oğlak gibi.
|
|
Araba tekerleği
|
Dört kardeş koşarlar, koşarlar birbirini tutamazlar.
|
|
Arı
|
İğne havada, dengi yuvada.
|
Küçük bir kuşum var, çiçek gider hoşuna, uğrar her çiçeğin başına, emek çeker boşuna.
|
|
At
|
Akşam yer yemini, sabah gever gemini.
|
Altı demir, üstü ağaç, ortasında et.
|
Baktım bakıra, çıktım çukura, aldı götürdü, bayıra kıra.
|
|
Ateş
|
Bir ufacık fildişi, kaldıramaz bin kişi.
|
Gece görür, gündüz görmez.
|
Sarı aslan, yattığı yerde ot bitmez.
|
|
Ateş Böceği
|
Üç ay yatar, iki ay kalkar, feneri yakar, iki tarafa bakar.
|
|
Ay
|
Nar tanesi, nur tanesi, bu dünyanın bir tanesi.
|
Dam üstünde yarım ekmek.
|
Ben uyurum o uyanık; ben kalkarım o sönük.
|
Gökte yanar bir kandil; haydi bunu sen bil.
|
|
Ayak
|
İki kardeş birbirini kovalar.
|
Ben giderim o gider, ben varmadan haber eder.
|
|
Ayna
|
O odanın içinde, oda onun içinde.
|
Berberlerin elinde, kadınların elinde.
|
Dünyayı içine alır, içine hiç girilmez.
|
|
Ayva
|
Dal üstünde sarı oğlan.
|
Sarıdır sarkar, düşerim diye korkar.
|
|
Baca
|
Dayım içerde, kalpağı dışarda.
|
Kendisi içerde, ağzı dışarda.
|
Boyu uzun, yüzü kara.
|
İçi kara dışı ak.
|
|
Bahçe
|
Emek versen gülü gülşen, yürek açan hoş olur zevkü safası.
|
|
Baklava
|
Teptim tekerlendi, öptüm şekerlendi; bal ile badem, ne tatlı adem.
|
Yırtık çingene paşa önüne çıkar.
|
|
Bal
|
Altıgen gözlü hem de tatlı, fakir ile sözü yok, zengin harcı.
|
Sepette salkım üzümler, zırlayıp seslenirler.
|
|
Balık
|
Deniz dibinde dalga.
|
Suda dumansız tekne.
|
Suda yayılır, karada bayılır.
|
Kanadı var uçamaz, karada da kaçamaz.
|
|
Balon
|
Ağzı var dili yok, nefesi var canı yok, derisi var kanı yok. Bilin bakalım bu nedir?
|
|
Baston
|
Bir küçücük minare, beyler ona dayana.
|
Ben giderim o gider, yanımda tın tın eder.
|
Dedem gider Tebriz'e, çanakları dize dize.
|
|
Bayram
|
Tasaları dindirir, çocukları sevindirir.
|
Hasretler kavuşturur, dargınlar barıştırır.
|
|
Çocuk
|
Özü bohçada, sesi bahçede.
|
|
Bisiklet
|
Çarşıda gezer, inci mercan dizer.
|
|
Borç
|
Sizin evin arası, b,z,m evin arası, yeşil çimen parası.
|
|
Bulut
|
Havada uçar kanadı yok.
|
Yaprak kadar hafif, dağlar kadar büyük.
|
|
Burun
|
Yamada sulu çeşme.
|
Uçurum üstünde iki delikli kapı.
|
|
Buz
|
Bilmece, bildirmece, ayak altında kaydırmaca.
|
|
Cep
|
Ayağı yok, gezer durur, ne verirsen yer oturur.
|
|
Ceviz
|
Dağdan iner takla makla, aman anne beni sakla.
|
Dört kardeş bir kundakta yatar.
|
|
Çadır
|
On eş yaşında, peştemal başında.
|
Deli deve girmez eve; kes başını girsin eve.
|
|
Çamaşır ipi
|
Uzun uzun uzanır, haftada bir bezenir.
|
|
Çatal
|
Bıldırcın budunu kaşır, bulduğunu bana taşır.
|
|
Çay
|
Rengi kızıl şarap değil, kışın fena ahbap değil.
|
|
Çekirge
|
Karadır katran değil, sarıdır safran değil; kanatlıdır kuş değil, boynuzludur koç değil.
|
|
Çivi
|
Hırsız içerde, başı dışarda.
|
|
Çizme
|
Gündüz yorulur, gece kıvrılır.
|
|
Çorap
|
Dizime kadar kuyuya indim.
|
|
Davul
|
Ben giderim o gider, önümde dum dum eder.
|
|
Domates
|
Yol üstünde kırmızı bohça.
|
|
Dondurma
|
Bilmece bildirmece, dil üstünde kaydırmaca.
|
|
Duman
|
Karşıdan baktım pek çok, yanına gittim hiç yok.
|
|
Döner Kebap
|
Sıra sıra çamlar, yağları damlar.
|
|
Düdük
|
Sesi var canı yok.
|
|
Düğme
|
Sıra sıra söğütler, birbirini öğütler.
|
|
Dünya
|
Ortası ateş üstü taş, içinde milyonla baş.
|
|
Dürbün
|
Her kim olursa olsun, emir verirsem yanıma koşar gelir.
|
|
Ekmek
|
Altı kül, üstü kül, içinde sarı gül.
|
|
El
|
Bir köklü, beş dallı.
|
|
Eldiven
|
Ne kanı var ne canı, beş tanedir parmağı.
|
|
Eşek
|
Dört ayaklı, döner kulaklı.
|
|
Fırça
|
Bin bıyıklı tahta kayıklı.
|
|
Gazete
|
O her gün yeniden doğar, dünyaya haber yayar.
|
|
Gemi
|
Dağdan gelir tat gibi, kollar var budak gibi, eğilir su içer, bağırır oğlak gibi.
|
|
Gözlük
|
İki camlı pencere, bilin bakalım bu ne, bakıp durur herkese, göz koydu göz üstüne.
|
|
Güneş
|
Benim bir ağacım var, kökü gökte, dalları yerde.
|
|
Halı
|
Dibinde tahta, üstünde ayak.
|
|
Hamam
|
Kazan kaynar tuzu yok, insan gezer izi yok.
|
Altı kaynar üstü kaynar, içinde bin kişi oynar.
|
|
Harita
|
Dağı var taşı yok, köyü var adamı yok, ırmağı var suyu yok.
|
|
Hava
|
Tarlada bitmez, saksıda bitmez. Yerde var, gökte var, suda yok.
|
|
Havuç
|
Yer altında kırmızı minare.
|
|
Horoz
|
Sesi uzun, kendi kısa.
|
|
İğne
|
Küçük mıstık, kulağından astık.
|
|
İz
|
Ben giderim o kalır.
|
|
Kağıt
|
Dağdan attım kırılmadı, taştan attım kırılmadı, bir tükürüğe dayanamadı.
|
|
Kapı
|
Gider leyli, gelir leyli, ayak üstü durur leyli.
|
|
Kaplumbağa
|
Altı kemik, üstü kemik, içinde bir kara memik.
|
|
Kar
|
Dağdan gelir dağ gibi, oturur şahin gibi, kalkar gider su gibi.
|
|
Karanlık
|
Akşam baktım duruyordu, sabah kalktım yok oldu.
|
|
Kardan Adam
|
Gözleri kömür, bakışı ömür, soğuk dondurur, sıcak öldürür.
|
|
Karınca
|
Bir küçücük kumbara, erzak taşır ambara.
|
|
Karpuz
|
Hanım uyandı, cama dayandı., cam kırıldı, kana boyandı
|
Keçi
|
Dağdan gelir, taştan gelir, tintin sakallı eniştem gelir.
|
|
Kedi
|
Uyurken hırıldar, konuşurken mırıldar.
|
|
Kestane
|
O yanı kaya, bu yanı kaya, içinde durur bir peynir maya.
|
|
Kibrit
|
Bir küçücük kutucuk, içi dolu çırpıcık.
|
Bir ağıl koyunum var, hep boynu kara.
|
|
Kiraz
|
Alçacık tepe, çıngıllı küpe.
|
|
Kiremit
|
Karşıda bir kırmızı kilim, yanına vardım dilim dilim.
|
|
Kirpi
|
Çalı dibinde kıl çuval.
|
|
Kitap
|
Beyaz tarlada siyah çekirdek.
|
Yaprağı var ağaç değil, dilidir, urba değil, konuşur insan değil.
|
|
Koyun
|
Altı pınar içilir, üstü çayır biçilir.
|
|
Kömür
|
Ocak başında kara kedi.
|
|
Köprü
|
Ayakları su içer, üstünden gelen geçer.
|
|
Kulak
|
Sarp kayada yarım elma.
|
|
Kumbara
|
Benim bir dedem var, her gün yuvarlak yutar.
|
|
Kurbağa
|
Masal masal martladı, kel dereye atladı.
|
|
Kuş
|
Yatınca kediden alçak, kalkınca deveden yüksek.
|
|
Küpe
|
Çit üstünde çıngıl kuş.
|
|
Lahana
|
Yol üstünde bağlı bohça.
|
|
Leylek
|
Bacakları uzun ince, göçüp gider güz gelince.
|
|
Limon
|
Sarıca, suluca, al eline, koy cebine.
|
|
Havuç
|
Yer altında kırmızı minare.
|
|
Makas
|
İki bacaklı, keskin bıçaklı.
|
|
Masa
|
Enteşeli menteşeli, dört köşeli, bir paşalı.
|
|
Mektup
|
Ne ağzı var ne dili, konuşur insan gibi.
|
Ben söylerim o susar, o söyler ben susarım.
|
Ağzını burnunu devşirdim, karlı dağı aşırdım.
|
İstanbul'da yemek pişti, kokusu buraya düştü.
|
|
Mendil
|
Al eline, koy cebine.
|
|
Mide
|
Etten tulumbam, o olmasa duramam.
|
|
Mum
|
Karşıdan baktım ak pak, yanına vardım zanbak, başında altın tabak, gözlerinden akar çapak.
|
|
Nar
|
Çarşıdan aldım bir tane, eve getirdim bin tane.
|
|
Nefes
|
Dereden karşıya gölgesiz geçer.
|
|
Nohut
|
Alçacık tepe, çıngıllı küpe.
|
|
Pamuk
|
Minareden attım ayıldı, suya düştü bayıldı.
|
|
Pantolon
|
Sabahtan kalktım, kuyuya düştm.
|
|
Pırasa
|
Yer altında saçlı hoca.
|
|
Portakal
|
Dal ucunda sarı maya.
|
Sarıdır ayva gibi, suludur elma gibi.
|
|
Radyo
|
Sesi var canı yok, konuşur ağzı yok.
|
Bir küçücük kutudur, içi dünya yurdudur.
|
|
Rüzgar
|
Dedemin etekleri, süpürür hendekleri.
|
El ile erilmez, göz ile görülmez.
|
|
Saat
|
Bir küçücük finana, dünya ona inana.
|
Bu bahçede on iki kapı, insan elinin yaptığı yapı.
|
|
Sabun
|
Bilmece bildirmece, el üstünde kaydrımaca.
|
|
Sakal
|
Ben giderim o gider, önümde tintin eder.
|
|
Salyangoz
|
Arkasında sepeti, geziyor memleketi.
|
|
Ses
|
Uzun ok, gölgesi yok.
|
|
Simit
|
Can kurtaran halkası, susamdandır markası, kimseye karşı yoktur, gösterişi cakası.
|
|
Solucan
|
Yer altında kırmızı iğne.
|
|
Şemsiye
|
Dedem deve, girmez eve; kes başını girsin eve.
|
|
Takvim
|
Üçyüz altmış beş leylek, elli iki yavrusu, on iki yumurtası, adlarını astım bir duvara.
|
|
Tarak
|
Dağdan gelir üre üre, koyunları süre süre.
|
|
Taş
|
Büyüğü yürümez, küçüğü büyümez.
|
|
Telefon
|
Çın çın eder, haber sorar.
|
Buradan attım kılıcı, Halep'te oynar bir ucu.
|
|
Televizyon
|
Kuyruğu var, canlı değil; konuşur, ama insan değil; camı var, ama pencere değil.
|
Bir ağacı oymuşlar, içine dünyayı koymuşlar.
|
|
Top
|
Dışı var içi yok, dayak yer suçu yok.
|
|
Toprak
|
Yeryüzünün karası, bitkilerin anası.
|
|
Tren
|
Karşıdan gördüm ev gibi, yanına vardım dev gibi.
|
Yürür, yürür, izi yok; yüzü kara, gözü yok.
|
|
Uçak
|
Düdük öter, tırtır eder, hava gider.
|
|
Ütü
|
Bir trenim var, gittiği yeri dümdüz eder.
|
|
Yağmur
|
Şıp benim alnıma, şıp senin alnına.
|
|
Yatak
|
Gece girerim, gündüz dürerim.
|
|
Yılan
|
Yer altında yağlı kayış.
|
|
Yıldız
|
Akşam baktım çok idi, sabah kalktım yok idi.
|
|
Yumurta
|
O yanı kaya, bu yanı kaya, içinde sarı maya.
|
|
Zeytin
|
Kara tavuk dalda yatar, dal kırılır yerde yatar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
saat |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|